Bir baba veya anne, küçük çocuklarıyla birlikteyken saldırıya uğradığında, bu sadece kişisel bir tehlike değil, aynı zamanda çocukların hayatına ve ruhsal bütünlüğüne yönelik bir tehdittir.Yumrukla başlayan bir saldırının, ani bir hareketle çocuğa yönelmesi, çocuğun yere düşmesi, başını bir yere çarpması ya da panikle kaçarken daha büyük zararlara uğraması ihtimali somut ve gerçek bir risk teşkil eder.
Meşru müdafaa, yalnızca fiziki saldırılara karşı değil, ağır sonuçlar doğurma ihtimali olan saldırıların önlenmesi için de geçerlidir. Özellikle aile bireylerinin yanında olunan durumlarda, ebeveynlerin koruma refleksi makul görülmelidir.
Bu durumlarda Panik ve korkunun etkisiyle ölçüsüz gibi görünen savunmalar dahi meşru müdafaa kapsamında olmalıdır diye düşünüyorum.
**Ailesi, özellikle küçük çocukları yanında olan bir kişinin kamusal alanda fiziksel saldırıya uğraması hâlinde, saldırıya silahla karşılık vermesi –şartları oluşmuşsa– meşru müdafaa kapsamında değerlendirilmelidir. Burada dikkat edilmesi gereken, saldırının ciddiyeti, mağdurun çocuklarını koruma zorunluluğu ve olayın ani gelişmesidir. Yumrukla başlayan bir saldırının çocuğa yönelme ihtimali, ciddi ve gerçek bir tehdit oluşturur. Bu tehdidin bertaraf edilmesi için yapılan kuvvetli savunma, ölçülülük ilkesinin mutlak yorumuna takılmamalı; olayın öznel ve insani boyutları göz önünde bulundurulmalıdır.
Adil bir hukuk düzeni, yalnızca failin değil, mağdurun da insani reflekslerini anlamalıdır.